Zifiri karanlığın içinde James'ı bekleyen Benjamin bir çarpma sesinin geldiğini duyunca irkildi. Mavi ve iri gözleri korkuyla bir anda açıldı. Çünkü ada bu saatlerde güvenli olmazdı, hele de kendisinden gizli işler çevrildiği zaman. Sanki hissederdi bir şeylerin gizlendiğini. Fakat Ben, adadan gizli çok iş çevirmezdi. Çünkü o adanın sadık ve güvenilir bir sakiniydi.
Benjamin sesin geldiği yöne doğru koşar adımlarla yürüdü. Önünü görmekte zorluk çekiyordu fakat el fenerini yakamazdı çünkü yerini belli edebilirdi. Bu onun sonu olabilirdi. Aklındaki düşünce bulutundaki fikirleri son bir kez gözden geçirirken bulunduğu çalılığın birkaç adım ötesinde James'ın bir yandan alnını tutup bir yandan da "X" olarak işaretlenmiş ağacın orda Ben'e "Neredesin seni kahrolasıca..." deyip bir ton küfür savurduğunu duydu. Bu hiç hoşuna gitmemişti. Ben'in aklında yine sinsi bir plan oluşmuştu bunun ardından. James'a dersini vermeliydi.
Belinde bulundurduğu silahı çıkardı ve sonra sessiz adımlarla James'ın arkasına yaklaştı. Ben'i fark etmediği James'ın her halinden anlaşılıyordu. Ben, yine sessiz bir şekilde silahını kaldırdı ve James'ın sırtına dayadı. James bir an yerinden sıçramıştı. O şoka girmiş bir haldeydi fakat Benjamin ciddiyetini bozmadan sinsice sırıtıyordu. Ben fazla uzatmadan silahını kaldırdı ve "Korkma James, benim." dedi ve yüzündeki gülümsemenin silinmesinin ardından daha da ciddi bir ifade takınarak "Bir daha bana ve aileme küfür edersen sonucunda ne olacağını öğrenmişsindir sanırsam James. Yok eğer anlamadıysan kendimden şüphelenmeye başlayacağım. Fazla mı nazik davrandım yoksa?" diye ekledi. Mavi ve iri gözleri yine büyümüştü. Bu sever James'ın gözlerine odaklanmışlardı. Ciddiyetini hiç bozmuyordu Ben. Çünkü eğer ciddi olmazsa insanların üzerindeki otoritesinin sarsılabileceğinden korkuyordu.